Ahşap Oymacılığı Kadınların Ellerinde Şekilleniyor

0

Ahşap Oymacılığı ile uğraşan kadınlar, kalıpyargıları yıkıyor. Şebnem Tan, ahşap oymacılığını babasıyla paylaştığı çocukluk anılarından ilham alarak bir kendini ifade etme aracı olarak görüyor. Piyano öğretmeni Gamze Tanbaşı, ahşap oymacılığı ile enstrüman yapımını birleştirerek sanatın dönüştürücü etkisini keşfettiğini belirtiyor. Fatma Akçay, ahşap oymacılığının geleneksel teknikleriyle köklerine dönüş yaparak, bu sanatın kültürel mirasa olan katkısını vurguluyor. Ahşap oymacılığı ile ilgilenen kadınların bu yolculuğu hakkında konuştuk.

 “Ahşap oyma benim için kendimle bağ kurma hâlidir”

İzmir Karşıyaka’da yaşayan  Şebnem Tan(35), hem sosyoloji mezunu hem de felsefe öğretmeni olarak görev yaparken, aynı zamanda Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünde öğrenci olduğunu söyledi. Üç senedir ahşap oymacılığına tutkun olan Şebnem Hanım, ahşap oymacılığı ile olan başlangıcı hakkında babasıyla geçirdiği çocukluk anılarıyla başlayan özel bir bağ kurduğunu ifade etti.

Babasının vefatı sonrası bu sanata daha fazla zaman ayırarak kendisiyle olan bağını güçlendirdiğini belirtti. İlham kaynağının ne olduğuna değinen Tan, “İham kaynağım, çocukluğum, babam ve içimdeki yaratıcı kadın ruhudur. Ahşap oyma benim için kendimle bağ kurma hâlidir. Aynı zamanda diğer sanat ve zanaat dallarında olduğu gibi regüle olmanızı ve sizi anda kalmanızı sağlıyor ”dedi. Tan , hobi ve meslek gibi kategorik sınırlamaların olmadığını bu alanın onun için bir yolculuk ve yolda olma hâli olduğunu söyledi. Ahşap oyma bugüne kadar usta-çırak bağlamında var olup, gelişmiş bir alan ve ataerkil de bir yapıya sahip olduğunu aktaran Tan, “ Bunu örtük ve bazen açık bir şekilde hissediyor, yaşıyorsunuz. Kadının tüm bu sınırlamalardan sıyrılıp özgürce var olma hâli ve gücü çok değerlidir. Niceliksel olarak bu alanla ilgilenen kadın sayısı artsa da benim için ataerkil yapıya dair kadının farkındalığı çok daha önemlidir.  Kadın olarak çok fazla zorlukla karşılaşmadım ama bir ustanın veya bir sanat topluluğunda olmanın bazı zorlukları oluyor. Biraz önce bahsettiğim gibi ataerkil bir yapıya sahip olması dışında belli bir resmi program çerçevesinde eğitimin olmaması, kayıt altında olmaması belli sıkıntılar yaratıyor. Usta- çırak ilişkisi, eğitimi değerli fakat bu dalın gelişmesi için ustaların veya kişilerin inisiyatifine bırakılmaması gerekiyor. Bu sanat ve zanaat dalı hepimize emanettir ”diye belirtti.

“Kadının yaratıcı, cesur bir uyanış hâli vardır. Bu bizi özgün bir yolculuğa çıkartır”

Müzik olmadan çalışamadığını, tasarım sürecinde  eğer kendi özgün çalışması ise çeşitli tekniklerle (kuru pastel,suluboya v.) önce resim olarak çizdiğini söyleyen Tan, bunu ahşaba aktarıp, oyma işlemine başladığını son aşamada zımpara ve gomalak cila ile işlemi noktaladığını ifade etti.

Çalışmalarında ıhlamur ve ceviz ağacı tercih eden Tan, “ Ihlamur yumuşak bir ağaç; ceviz ise oldukça karakterli ve sert olsa da size güzel geri dönüt veren bir ağaçtır. Daha çok rölyef çalışıyorum. Çalışmalardan arta kalan ufak parçalarla dekoratif ürünler yapılabilir, ufak parçalardan takı vb. ürünler oluşturulabilir”şeklinde konuştu. Ahşap oymacılığı yaparken aldığı tepkileri dile getiren Tan, “Oymacılığa ilk başladığımda ” başka bir iş mi bulamadın?”, ” para kazandırmıyor” gibi tepkilerin yanında çok olumlu tepkiler de aldım. Özellikle ortaya güzel çalışmalar çıktığında insanların bakış açısı da değişiyor.  Kendinizi onaylayarak yaptığınız her iş güzele evriliyor. Ortak bir gayeniz ve dayanışma ruhunuz varsa takım olarak bir şekilde yollarınız kesişiyor. Bu her alan için de böyle. Kadının yaratıcı, cesur bir uyanış hâli vardır. Bu bizi özgün bir yolculuğa çıkartıyor. Kişilerin inisiyatifinden sıyrılıp kendi iç sesimizi dinlemek bizler için  en güzel başlangıçtır.  Tavsiye vermekten ziyade bu içinden geçip deneyimlediğim bir durumdur diyebilirim.  Dış seslere kulağımızı tıkayıp, yolculukta karşılaştığımız her zorluğu, güzeli kavrayarak karşılamak için cesaretimiz, kreatif ruhumuz var. Kendimize güvenelim yeter ”diyerek sözlerine son verdi.

 

“O sizden önce bir ağaç parçasıydı sizinle beraber bambaşka bir forma dönüştü”
Ahşap oymacılığıyla 2 yılı aşkın süredir ilgilenen Piyano öğretmeni olan  Gamze Tanbaşı , konservatuvar çalgı yapım ve onarımı bölümü mezunu olduğunu belirtti. Mesleğinin enstrüman yapmak diyen Tanbaşı, “ Mezun olduğum dönemde enstrümanları nasıl kişiye özel hale getirebilirim veya nasıl bir yenilik bir değişiklik katabilirim düşüncesindeyken ahşap oymacılığı ile tanıştım ve aradığım şeyin bu olduğuna karar verdim. Amacım yaptığım enstrümanlar ile ahşap oymacılığını birleştirmekti. Enstrümanlar üzerine oyma yapma fikri bana çok güzel gelmişti ve bu yolda ilerledim”dedi. Ahşap oymacılığında ilham aldığı kişinin ustası Aşir Güler diye ifade eden Tanbaşı, Güler’in  inanılmaz güzel eserlere imza atmış biri ve babasından devraldığı bu mesleği profesyonel bir şekilde devam ettirdiğini aktardı. Tanbaşı, Güler’in o dönemde yaptığı eserlerden çok etkilendiğini ve bir gün onun gibi olabilir umuduyla onu ilham alarak bu yola çıktığını söyledi.

 

Ahşap oymacılığının onda uyandırdığı his heyecan ve mutluluk diye belirten Tanbaşı, “Ahşap oyarken çok mutlu hissediyorum ve yapacağım eserin ortaya çıkma zamanı beni çok heyecanlandırıyor. Yeni bir şeyler üretmek, bir ağaç parçasını hayallerinize  göre tasarlamak ve onu yeniden şekillendirip güzelleştirmek, değer katmak çok müthiş bir duygu ve bittikten sonra eserinize bakıp kendinizle gurur duyuyorsunuz, başarı da hissettiriyor.” ifadelerine yer verdi. Ahşap oymacılığının ona göre  dönüşüm diye ifade eden Tanbaşı, “Bir nesneyi en güzel ve estetik biçimde açığa çıkarmak demek sizin elinizde şekil alan, size göre şekil alan bir nesne var ve sizinle birlikte değeri, varlığı değişiyor aslında. O sizden önce bir ağaç parçasıydı sizinle beraber bambaşka bir forma dönüştü. Bir fotoğraf çerçevesi, bir rölyef veya siz ne olmasını dilerseniz o olur. Bu işi meslek olarak yapıyorum” diye aktardı.

“Kadınlar dokunduğu her şeyi güzelleştirir ve bu alanın çok daha fazla kadın girişimciye ihtiyacı var”

Kanun kapağı oymacılığı üzerine ilerlediğini ve kendimi geliştirdiğini anlatan Tanbaşı,  “Detay görme, ince işçilik ve esere farklı bir göz ile bakma yetiniz ve keskinliğiniz çok gelişiyor. Gördüğünüz herhangi bir nesneyi artık daha sanatsal bir gözle değerlendiriyorsunuz her şeye bakış açınızı değiştiriyor” vurguladı. Ahşapta çok atık olmadığını her bir parçasını değerlendirebildiğini söyleyen Tanbaşı, küçük parçalar heykel olarak işlenebilir, talaşları boyayıp vazo süsü olarak değerlendirebileceğine değindi.

Destekleyici tepkiler aldığını vurgulayan Tanbaşı, “ Çevremde yapan kimse olmadığı için bu sanat dalı insanlara çok çekici geliyor tabi ilk başta şaşırıyorlar ama hepsi çok güzel bir yolda olduğumu ve bırakmamamı söylüyor. Önü açık ve nadir bulunan bir meslek olduğu için ve kadın olarak bu işle uğraştığım için çok saygı duyuyorlar” şeklinde konuştu.  Tanbaşı, Ahşap oymacılığında en çok iş birliği ile  fikir alışverişi yaptığı atölye arkadaşlarının olduğunu ve yeni bir işe başlarken beyin fırtınası yapıp o işi en güzel haliyle nasıl ortaya çıkarabiliriz diye fikir alışverişi yaptıklarını aktardı. Ahşap oyma sanatı çok yaygın olmadığını  daha fazla yayılması gereken bir sanat diyen Tanbaşı, “  İnsanı çok yönde geliştiren çalışırken keyif aldığınız hem hobi hem de para kazanabildiğiniz bir alan. Bence çok daha fazla kadının bu iş ile ilgilenmesi gerekiyor.  İlk başta göz korkutabilir fakat işin içine girildiğinde hiç de zor olmadığını aksine çok keyifli bir iş olduğunu keşfettiğimiz bir alan olduğunu söyleyebilirim. . Zor diye düşünen kadın girişimcilere cesaretle bu işe başlamalarını ve asla pişman olmayacaklarını söylemek isterim. Kadınlar dokunduğu her şeyi güzelleştirir ve bu alanın çok daha fazla kadın girişimciye ihtiyacı var. Bence kesinlikle denemeliler” dedi.

Ahşap oymacılığı günümüzde tükenmeye yüz tutmuş bir meslek mi?

Denizli’de Özel eğitim Rehberi ve  Meyve üreticisiyim olan Fatma Akçay(53), Ahşap oymacılığı ile 4 yıldan beri uğraşıyor.  Ahşap oymacılığına çocukluğundan beri merak duyduğunu ama sadece erkekler yapıyor diye sandığı için adım atamamıştı. tükenmeye yüz tutmuş meslek olduğu için üzüldüğünü ifade eden Akçay, “Makinelerle yapılıyordu artık. Bizim kullandığımız aletler ve teknikler 300-500 sene öncesinde nasıl ise aynısını kullanıyoruz” şeklinde ifade etti.

Akçay, ahşap oymacılığının onda uyandırdığı duygunun, Sorumluluk, Sabır ve Çalışırken zaman kavramının kaybolması ve bambaşka bir dünyada olduğunu hissettiğini aktardı. Köyde  yaşadığı için epey zorluklarla karşılaştığını ve  oyma yapılacak ağaçları bulup  kuruttuğunu söyleyen Akçay, “ Maragozluk işlerini, çizimini, Cilasını kendim yaptım. Bu birçok alanda bilgi sahibi olmamı gerektirdi. Öncelikle yaprağın çalışmaya uygun ağacı buluyorum. ağacı kalp şeklinde şekillendirip ağacı hazır hale getiriyorum. ağaca çizip  oyma işlemini yapıyorum. Sonra zımpara ile düzenliyorum.  ilk kez yaptığın her tasarım her iş çok heyecan verici oluyor. Yaptığım iş çevremdeki insanlara çok farklı geliyor ve ne yaptığımızı merak ediyorlar, beğeniyorlar özel hissettiriyor ”dedi. Ahşap oymacılığın  insan doğasına uygun sıcak bir malzemedir diyen Akçay, “Bence en azından hobi olarak herkes ahşapla uğraşmalı. Tahamül sınırlarının yükse iyice düştüğü stresin bol olduğu günümüzde insanların çoğu  antidepresan kullanıyor. Bence ahşap oymacılığı günümüz rahatsızlıklarının çoğuna için güzel bir alan olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerini bitirdi.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir